Hipnoz , odaklanma ve konsantrasyonun en üst düzeye ulaştığı özel bir zihin durumudur. Hipnoz “uyku” değildir.Hipnotist ile süjenin işbirliği ile gerçekleşir; Hipnotistin telkinlerine süjenin karşılık vermesiyle gerçekleşen bir etkileşim olarak da tariflendirilebilir.

Hipnoz, istemediğiniz davranış ve alışkanlıklarınız üzerinde kontrol kazanmanıza yardımcı olurken kendinizde değiştirmek veya geliştirmek istediğiniz konularda çok hızlı sonuçlar almanızı sağlayabilir. Hipnoterapi seansı sırasında bilinciniz kaybolmazaksine, zihniniz çok yüksek bir algılama kapasitesine ulaşır. Zihin, hipnotistin yardımıyla girdiği bu hipnotik  durumda kendi katmanlarında çeşitli hayaller kurar. Hatta bu hipnotik durum o kadar olağan bir şekilde yaşanır ki, kişi “Galiba ben hipnotize olmadım… çünkü herşeyi hatırlıyorum… siz konuştunuz, ben de sadece bir şeyler hayal ettim, uyumadım ki…” diye düşünebilir. Halbuki hipnotik zihin durumu bir “kendinden geçme” durumu değildir.

Hipnozdayken ya konrolümü kaybedersem?

Hipnotik deneyim sırasında telkine açık olmamıza rağmen hipnoz halinin, o an davranışımız üzerindeki kontrolümüzü kaybettiren bir durum olmadığını bilmek önemlidir. Hipnoz bildiğimiz anlamdaki gece uykusu gibi bir uyku hali değildir. Kişi hipnotik zihin durumundayken ne kontrolünü kaybeder, ne de daha sonra pişman olacağı bir söz veya davranışta bulunur. Kişinin etik ve sosyal değerleriyle çatışan, kişinin kendisi için faydalı olmayacak her türlü telkin, zihin tarafından mutlaka geri çevrilir. Hipnoterapi, denemek isteyen herkes için çok doğal ve güvenlidir. Unutmayın ki hipnoza girmekteki başarı şansınız tamamen hipnoterapistiniz ile işbirliği yapma isteğinize ve hipnozu deneyimlemek konusunda kendinize gerçekten izin vermenize bağlıdır.Hipnozda kişi kendinden geçmez, tam tersine hipnoz; konsantrasyon ve odaklanmanın en yüksek olduğu bir zihin durumudur.

Hipnoz

Ya Sırlarımı Ortaya Dökersem?

İnsanların hipnoterapi ile ilgili en çok korktukları şey hipnoz altındayken kirli çamaşırlarının ortaya dökülmesi, sırlarının öğrenilmesi, hatta istemedikleri davranışların yaptırılması veya hipnozdan çıkamama gibi mitlerdir. Şunu bilmekte fayda vardır ki kişi kendi istemiyorsa zaten hipnotik zihin durumuna giremez. Zannedilenin aksine, bu bir kendinden geçme hali ya da bildiğimiz anlamdaki bir uyku hali değildir. Hipnotik zihin durumu esnasında veya seans sırasında kişi konuşulanların ve söylenenlerin tamamen farkındadır.

Hiç kimse hipnoz sırasında normalde istemediği şeyleri söylemeyeceği gibi normalde yapmayacağı şeyleri yapmaz. Kişi bu zihin durumundayken daha sonra pişman olacağı hiçbir söz veya  davranışta bulunmaz. Kişinin etik ve sosyal değerleriyle çatışan, kişinin kendisi için faydalı olmayacak her türlü telkin, zihin tarafından mutlaka geri çevrilir. Seans sırasında telkinlere açık olmamıza rağmen, hipnozun davranışımız üzerindeki kontrolümüzü kaybettiren bir durum olmadığını bilmek önemlidir. Hipnotizm öyle bir şey olsaydı, mahkemelerde ve polis merkezlerinde birer hipnotist görevlendirilirdi, sorgulanacak kişiyi hipnoza alıp bülbül gibi şakıtırdı öyle değil mi? Bu bir yalan makinası gibi çalışmaz. Özetle; hipnoz filmlerde görüldüğü gibi bir şey değildir. Süperman’i seyrettikten sonra uçan insanlar olduğuna inanmadığımız gibi, hipnozun insanlara istemedikleri şeyi yaptıracağına da inanmayınız.

Ya Hipnoz’dan Uyanamazsam?

Hipnozdan uyanamama gibi bir durum ise kesinlikle söz konusu değildir. Hipnotizmanın tarihinde böyle bir şey görülmemiştir. Bazı uzun seanslar sırasında hipnotik zihin durumunun keyifli ve sakin duygusu nedeniyle kişi bazen bir süre sonra kendi isteğiyle normal uykuya geçebilir.Hipnoterapist uyandırmasa bile bir müddet sonra hipnotik hal sığlaşır, hafifler ve zaten kendiliğinden kaybolur. Kişi normal bir uyku uyuyup uyanmış olur. Ani gürültü ve ani sıcaklık değişimleri de hipnotik zihin durumunu sonlandırabilir. Hipnoz sırasında telkinler her ne şekilde ve her ne teknikle verilirse verilsin hiçbir telkin, insanlara normalde yapmayacakları şeyleri yaptıramaz.

Hipnoterapist telkinerde danışanın istemediği konularda ısrarcı olursa hipnotik zihin durumu kendiliğinden yüzeyselleşir  ve kendiliğinden sıfırlanır. Ayrıca hipnoterapi sırasında kişi istediği anda gözünü açıp kalkıp gidebilir. Seans sırasında gözlerini açıp seansa devam edip etmemek de tamamen kişinin kendi kontrolündedir. Örneğin sinemada duygusal bir film izlerken gözleriniz dolar; komik bir espri olduğunda ise basarsınız kahkahayı ama filmi izlemeyi sürdürüp sürdürmemeye yine siz karar verirsiniz öyle değil mi? İşte hipnoz da aynen böyledir. Kontrol tamamen sizdedir. Kişi hipnoza girip girmemeye kendisi karar verir. Girdiği zaman da o zihin durumunun keyfini çıkarmaya devam edip etmemeye de kendisi karar verir. Hipnoz bir kontrol kaybı durumu değildir. Elbette bunu her zaman bilinçli olarak yaptığımız söylenemez. Zira sürekli tekrarlayan reklamlara maruz kalmak da de bir çeşit telkin değil midir?

Hipnoz Kontrolü Kaybetmek Değildir.

İnsanlar hipnotik zihin durumundayken, sonradan pişman olacağı ya da kişiliğine uygun olmayan bir şeyi ne söyler ne de yapar. Bu tür şeyler ancak filmlerde olur. “Gözlerime bak ve uyu” gibi terimler ise sadece filmlerde olan sözlerdir ve gerçeklerle bağdaşmaz.  Bilgiye ulaşmayla ilgili yasa çıktıktan sonra ABD’de gizli servislerce insanların ilaçla konuşturulduğu, birçok maddeler yardımıyla o kişilerin söylemediği bilgilere ulaşıldığı üzerine kayıtlar vardır ancak Uluslararası Af Örgütü, bunu insan haklarına aykırı gördüğü için narko-analiz artık uygulanmıyor. Zaten narko-analiz, hipnoterapistlerin değil, psikiyatrinin alanıdır.

Hipnozla Zarar Görmek Mümkün mü?

Hipnozla zarar görmek mümkün değildir. Ancak psikotik hastalıklarda, örneğin şizofreni, paranoya gibi hastanın içgörüsünün kaybolduğu rahatsızlıklarda kullanılmamalıdır. Yani her derde deva bir sihirli değnek gibi görülmemelidir. Hafif depresyonda bir tamamlayıcı unsur olarak faydalı olsa da örneğin ağır depresyonda kullanılmamalıdır. Unutmayın ki hipnozu yapan kişinin sihirli güçleri yoktur. Bu tamamen sonradan öğrenilebilen bir öğretidir. Çalışma ve biraz da yetenek ürünüdür. Bir kalemi güzel bir şiir ya da roman yazmak için de kullanabilirsiniz, ama birinin gözüne batırırsanız silah olarak da kullanabilirsiniz. Tıpkı bunun gibi, hipnoz kendi başına tehlikeli değildir ama tüm uygun bir şekilde kullanılmadığında elbette zarar verebilir. Başka bir örnek vermek gerekirse; bir masaj terapisti, osteoporoz hastası yaşlı birine aküpresür uygularsa bu doğru olur mu? Kısacası bir “kalem” ne kadar tehlikeliyse hipnoz da o kadar tehlikelidir. Psikolojik olarak kırılgan birine ya da psikotik rahatsızlığı olan birine hipnoz uygulanmamalıdır. Ancak hipnozun kullanım alanları çok geniştir.

Kişi Kendi İsteği Dışında Hipnoza Alınamaz

Hipnotize olmayı istemeyen birisi hipnozu deneyimlemeyi istemiyorsa kendi isteği dışında hipnotize edilmesi mümkün değildir. Hipnoz böyle bir şey olsaydı tüm toplumlar kolayca zombi gruplarına dönüşmezler miydi? Bu nedenle “kimse beni hipnotize edemez, hadi beni hipnoz et bakalım edebilecek misin” tarzındaki yüzeysel taleplere hipnoz uygulaması yapmaya yeltenmek hipnoterapist için boşuna vakit kaybından başka bir şey değildir. Hipnoz, iki kişinin etkileşimiyle gerçekleşir; hipnotist süjeye rehberlik eder; yönergeler (direktifler) verir, hipnotize edilen kişi ise bu yönergelere karşılık tepki verir. Bu tamamen bir iletişim sürecidir. Kişi hipnoz olmak istemiyorsa olmaz. Unutmayın ki hipnoza girmekteki başarınız tamamen hipnoterapistiniz ile işbirliği yapma isteğinize ve hipnoza girme konusunda kendinize gerçekten izin vermenize bağlıdır.